Akdeniz’den Toroslara Yolculuk…(4) Kibyra Antik Kenti

2414

Kibyra

Gölhisar, Akdeniz bölgesinin göller yöresinde ve Burdur iline bağlı sevimli bir ilçemiz.

Gölhisar ilçesinin sihri ise; kuzey batısındaki tepelere konumlanmış batı Toroslar’ın cevheri muhteşem Kibyra!

Kibyra’ya geldiğimizde, sevgili gezi arkadaşlarımız, buranın harika bir bekçisi olduğunu söylediler ve yöresine sahip çıkan bir özelliğe sahip olduğunu da ayrıca vurguladılar. Rehberimizle telefonlaştılar ve biraz sonra Kibyra’nın 23 yıllık bekçisi sayın İsa Eryurt geldi. Hepimize broşürler dağıttı. Onunla sohbet ettiğimizde dedim ki; işini aşkla yapan birini tanımak ne güzel! Buranın tarihini okumuş, burada kazı yapan arkeoloji hocalarını takip etmiş, sorular sormuş, bilgileri sindirmiş. Ona göre Kibyra, gelecekte Efes antik kenti konumuna gelecek. Onun Gölhisar’a olan bağlılığını ve hizmetini taktir ediyor, bizlere gösterdiği ilgi ve verdiği bilgiler için çok teşekkür ediyoruz.

Kibyra sözcüğünün ilk adlandırmasının, eski Anadolu kavimlerinden Luvi halklarının konuştuğu dile ait olduğu ve daha sonra Hellen ağzında “Kibyra” formuna dönüştürüldüğü sanılmaktadır.

Burdurun; sarp dağlarla çevrelenmiş olması ve geniş ve sulak ovaları, antik çağlardan beri önemli yerleşim alanlarından biri olmasını sağlamış. Ne demiş Goothe; Eğer su kaynağı senin kendi ruhundan fışkırmazsa susuzluğunu dindiremezsin.

Ticaretini doğru ve dengeli yapamayan, üretemeyen uluslar tarih boyunca hep güçsüz düşmüşlerdir. Kibyra antik kenti, antik dönemde Likya, Karya, Pisidya ve Frigya kültür bölgelerinin kesişme noktasında; kuzeyi güneye ve doğuyu batıya bağlayan ticaret yollarının tam merkezinde konumlanmış. Antik kaynaklar ve yazıtlardan okunan bilgilere göre; Kibyra, özellikle demir işçiliği, dericilik, çömlekçilik ve at yetiştiriciliğinde ünlü.

Amasyalı gezgin Strabon’un kayıtlarına göre, Kibyralılar aslen Lidyalı olup buradan göç ederek Kabalis bölgesine gelirler. Aynı kaynakta Kibyra’da Lidce, Solymce, Pisidce ve Hellence olmak üzere dört farklı dilin konuşulduğu da vurgulanmıştır.

Kentin bugün görülebilen tüm mimari kalıntıları Roma Dönemi’ne aittir.

İ.S. 23 yılında meydana gelen büyük bir deprem sonucunda yerle bir olan kente; o zamanki Roma İmparatoru Tiberius 5 yıl için vergi affı getirmiş, ayrıca para yardımında da bulunmuştur. Böylelikle kent yeniden inşa edilebilmiş ve Kibyralılar imparatora olan minnettarlıklarını kentlerinin adını “Caesarea Kibyra = İmparatorun Kibyrası” olarak değiştirerek göstermişlerdir.

Kibyra antik kenti; Konglamera olarak adlandırılan bir yapıyla birbirinden derin yarlarla ayrılan üç tepelik üzerinde, kamu, sivil ve dini yapıların belli bir bütünlük oluşturacak biçimde, simetrik olarak düzenlenmesiyle oluşturulmuştur. Bu yapılar, göl ve ova manzarasına hâkim konumda ve hiçbir yapı bir diğerinin manzarasını kesmeyecek biçimde yerleştirilmişlerdir. (Konglamera Yapı: Kum ve çakılların zamanla kaynaşarak sertleşmesi.)

Tiyatro

Meclis Binası’nın hemen kuzey kenarında, büyük oranda sağlam durumdaki Tiyatro; tüm manzaraya hâkim konumda, ana tepenin doğu yamacına yerleştirilmiş.

Yarı dairesel planlı üç katlı oturma sırası, beş kapılı sahne binası ve yaklaşık sekiz bin kişilik izleyici kapasitesiyle, Anadolu’daki orta büyüklükte birçok antik tiyatroyla özdeş olduğu belirtilmiş.

Seyircileri güneşe ve yağmura karşı korumak için ahşap direklerin taşıdığı bir örtü sisteminin (Velarium) izleri de görülmekte.

Agora (Pazar Yeri)

Tiyatro yamacının doğusundan Stadion’a giden ana yol üzerinde aşağı ve yukarı olmak üzere ikiye ayrılan agora (pazar yeri). Bugün bile, anıtsal kapısı ve stoasıyla görkemli bir alan oluşturmakta. (Stoa: üstü kapalı, sütunlu galerilere verilen ad)

Taşların güzelliğine bakar mısınız? Onca yıldır nelere tanıklık ettiler, ne çok canlının enerjisini biriktirdiler! Nasıl da gururlular, özlem yüklüler anlatamam. Sevgiyle basalım onlara ki sevgimizi alsınlar, enerjileri tazelensin.

Bu yapının yine batı girişinde demircilikle ünlü Kibyra’nın demircilerine ithaf edilen bir yazıt geçmişteki ticari canlılığı göstermek istercesine karşılıyor bizi.

Aşağıdaki fotoğrafta görülen farklı büyüklükteki yuvarlak oyukların tartı olarak kullanıldığı tahmin ediliyor.

Odeon

Odeon, antik çağlarda müzik ve konserlerin düzenlendiği salonu ifade ediyor.

Aynı zamanda kent meclislerinin de toplanma yeri olan Odeonlar, Kibyra’da bir ilk olarak, kışlık tiyatro ve uluslararası mahkemelerin yapıldığı bir bina olarak da kullanılmış. Bölgedeki 25 kentin yargılama merkezi konumunda bulunan Kibyra’da odeon binası aynı zamanda bölge mahkemesi olarak da işlev görmüş.

Odeon binası yaklaşık 3 bin 500 kişilik kapasitesiyle dünya çapında ün sahibi bir amfi tiyatro.

Konser izlemek için ne müthiş bir amfi tiyatro değil mi? Bu yıl, 24 Eylül 2017’de İzmir Devlet Senfoni Orkestrası, Senfonik Türküler Konseri düzenlemiş burada. Umarım önümüzdeki yıl yapılacak konserleri kaçırmayız 🙂

Odeon binasının orkestra salonunun zemininde ‘opus sectile’ yöntemiyle inşa edilen medusa figürlü mozaik de dünyada zemine döşenmiş ilk medusa figürü olarak  kabul ediliyor. Bu buluntuya 2009 yılında ulaşılmış. (Opus sectile: Geometrik biçimlerde kesilmiş renkli küçük mermerlerin belli bir motif oluşturulup  harç üzerine yapıştırılması.)

Medusa Efsanesi: 

Çok farklı anlatımlar var ama bilgi vermek için en fazla anlatılmış olanı sizler için seçtim.

Medusa, o kadar güzelmiş ki, tanrıçaların kıskançlığını üzerinde toplamış, tanrıları da peşinde koşturmuş. Denizlerin tanrısı Poseidon, Medusa’ya hayranmış. Başı öylesine dönmüş ki, bir gün Athena’nın tapınağında Medusa’ya zorla sahip olmuş. Bu durumu kendisi için aşağılayıcı bulan,  Poseidon’la evli olan Athena, Medusa’yı gorgon yaparak cezalandırmış. (Gorgonlar, Yunan mitolojisinde efsaneleşen dişi canavarlar anlamına geliyor.)

Medusa, çok çirkinleşmiş, saçları yılana dönüşmüş, yüzüne bakanlar taş kesilmekteymişler. Gorgon yapma cezasını az bulan Athena Perseus’la iş birliği yaparak Medusa’nın başını kestirmiş. Başı kesildiği anda Medusa’nın Poseidon’dan olma çocukları Pegasus ve Chrysar gövdesinden dışarı fırlamış. Medusa’dan sıçrayan kan damlaları da Libya çöllerine düşüp birer yılana dönüşmüşler.

Şimdi siz burayı gezerken medusa figürünü görebileceğinizi düşünmeyin!

İyi korunamamasından korkulduğu için üzeri kapatılmış. İsa Bey’in anlattığına göre; sırf bu figürü görmek için gelen arkeoloji meraklısı bir turist zeminde küçük çakıl taşlarını görünce  şaşkına dönmüş ve olmayan şeyin yazılmasının doğru olmadığını savunarak epey sorun çıkarmış. Ama böyle işte,  üzgünüz!

Ayrıca, 2011 yılında odeon’un dış cephesinde 560 metrekarelik diğer bir mozaiğe de ulaşılmış.

Hamam

Yine meclis binası önünde Geç Roma dönemine ait (M.S. 6-7 yy) Roma hamamı ve seramik atölyesi bulunmuştur.

Stadion (Stadyum)

Şehre girerken solda muhteşem bir anıtsal kapı ve 12-13 bin kişi kapasiteli, 200 m.’ye varan pist uzunluğuyla Antik Çağ Anadolu’sunun en görkemli stadionları arasında sayılmakta. Hem sportif faaliyetler hem de gladyatör dövüşleri için kullanılmış. Boşuna gladyatörler kenti Kibyra denmemiş.

Görüldüğü gibi loca alanları çok şık duruyor. Gezerken bu localara oturun çok keyifli oluyor 🙂

Kazı çalışmaları sonrasında ortaya çıkarılan frizlerde çok sayıda gladyatör frizleri bulunmakta. Hatta kentin nekropol bölgesinden stadyuma doğru gidilen anıtsal yol istikametinde çok sayıda gladyatör mezarının bulunduğu anlaşılmakta.

Kente gelenleri karşılayan ilk ve en gösterişli yapı olan stadion, mimarisiyle diğer stadion yapılarından ayrılarak özgün bir planlama örneği sergiliyor.

Kibyra; 2016’da UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne alındı.

Kibyra’dan çıkarılan bir çok eser Burdur Müzesinde sergilenmektedir.

Burdur Arkeoloji müzesi gezisi sonrası Ağlasun’a geçtik. Otelimizin de aynı yerde olduğu ve  bir sonraki yazımda anlatacağım muhteşem Sagalassos’a epey virajlı bir yolu takip ederek ulaştık. O heyecanı hep birlikte bir sonraki yazıda tadacağız.

Detaylı Bilgi :

http://www.golhisar.bel.tr/3/33/golhisar/kibyra-antik-kenti/

Yrd.Doç.Dr. Şükrü ÖZÜDOĞRU – Yrd.Doç.Dr. Eray. DÖKÜ – G. TİYAKİ

6 YORUMLAR

  1. Bu yolculukta, tarihin derinliklerinde koybolduk, bazen Roma banyolarında keselendık, surlarda nefeslendik, tiyatro sahnelerinde oyunlar izledik…Darısı, başka yolculuklara….

  2. Sayın Güzin Eyüboğlu,
    Yazılarınızla seyahatinize eşlik etmekten çok mutluyum.
    Anlatımınızın güzelliği, fotoğraflarınızla yolculuğu eşsiz kılıyor. Detaylı bilgilendirmeniz düşün dünyamızda farklı açılımlara neden oluyor. O dönemi irdeleyip, günümüzle mukayesesini yaparken, zaman zaman “Onlar mı, biz mi ilerdeyiz?” sorusuna takılıyorum.
    Yaptığı iş ne olursa olsun, görevini aşkla yapanların kendisine ve çevresine katkıları üzerine düşünmemizi sağladığınız ve Sn.İsa Eryurt’u bizle tanıştırdığınız için de ayrıca TEŞEKKÜRLER.
    Okurken, sizin yanınızda yürüyor, gibiydim.
    TEŞEKKÜRLERİMİ SAYGI VE SEVGİLERİMLE, SUNUYORUM.

    • Sevgili Oya Özdemir, çok teşekkürler. Onlar mı biz ilerdeyiz sorusuna ben de takılıyorum. Yazılarımı okurken yanımda yürüyor olmanız benim için harika bir duygu. Sonsuz sevgimle kucaklıyorum❤😘

  3. 16 HAZİRAN 2018 tarihinde bu güzel antik kenti gezme imkanı buldum.İsa beyin kazı çalışmalarında başından beri içinde bulunması ögrendiklerini buyuk heyacan ve keyifle aktarması bizleri etkiledi.Tiyatro basamaklarından manzara müthiş , henuz tam anlamıyla kazı çalışmaları bitmemiş olmasına rağmen etkileyici bir antik kent. Diğer bir antik kent ise Sagalassos tek kelime ile muhteşem bir yer.Herkesin gezip görmesini tavsiye ederim.Kazı çalışmalarında emeği geçen herkesi kutluyorum

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz