İçinde koru ve gül bahçelerini barındıran Osmanlı İmparatorluğunun dış bahçesiydi Gülhane Parkı. Adını içinde barındırdığı o muhteşem güllerden almış.
Bahçeyi 1912 yılında, İstanbul şehremini, operatör Cemil Topuzlu Paşa park haline getirip halka açmış. Park 2003 yılında İstanbul Büyük Şehir Belediyesi tarafından yenilenmiş.
Gülhane Parkı Sultanahmet’ten Sirkeci’ye inen Alemdar Caddesi üzerinde. Parka Sarayburnu tarafında bulunan kapıdan da girebilirsiniz. Ya da tramvayla gelirseniz Gülhane durağında inip kafe bölümünden girerek parka geçiş yapabilirsiniz. Benim en sevdiğim rotasyon ise; Sirkeci’den yürüyerek Soğukçeşme Kapısı’ndan girmek.
Gülhane Parkı – Çeşmeler
Kapı girişinin önünde ve arkasında bulunan tarihi çeşmeler gerçekten çok güzel. Giriş bölümündeki duvarda yer alan çeşme Sultan I. Ahmet Çeşmesi. Çeşmenin önünü maalesef satıcılar yerleşip kapatmış. Bir fotoğraf çekebilmek için izin istemek zorunda kaldım. Ve “kim bilir kaç kişi fark edemeden geçip gitti” diye düşündüm.
Kapıdan girdiğinizde yine duvara yerleşmiş birbirinin aynı çizgilere sahip iki çeşme daha bulunuyor.
Nazım Hikmet ve Gülhane Parkı
Buraya geldiğinizde Nazım Hikmet’in o meşhur dizelerinin aklınıza gelmemesi ve Cem Karaca’nın o muhteşem sesinden şarkının kulaklarınızda çınlamaması mümkün mü? Hatta bir güzellik yapın kendinize; kulaklığınızı takın ve bu güzel şarkı eşlik etsin yürüyüşünüze…
Bu şiirle ilgili farklı rivayetler var elbette. Komünist partisinin, parkta yaptığı piknikle; toplantılarını kamufle için bu şiiri yazdığı söylense de biz en çok Piraye’ye olan aşkını dile getirdiği hikâyeyi düşünmeyi tercih ettik. Öyle ya polisten kaçmak için ceviz ağacına saklanan bir şair aşığın öyküsü kulağa da çok hoş geliyor. Sonuçta o, her şeye yüz bin gözle, yüz bin yürekle bakmasını bilen şair. Ama aslında bu şiiri Gülhane Parkında değil Bulgaristan’da yazmış.
“…………
Yapraklarım gözlerimdir, şaşarak bakarım.
Yüz bin gözle seyrederim seni, İstanbul’u.
Yüz bin yürek gibi çarpar, çarpar yapraklarım.
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda.
Ne sen bunun farkındasın ne polis farkında.”
Biz de yüz bin göz ve yürekle seyredelim Nazım’ın Gülhane’sini ve İstanbul’unu. Sonra da milyonlarca kalbi bir yapalım ki bilinçler yükselsin; evrende barış, huzur, mutluluk olsun.
Gülhane Parkı – Alay Köşkü
Gülhane Parkı’nın Soğuk çeşme kapısından girince sol tarafa bakın ve hayranlıkla köşke doğru yürüyün.
Padişahların geçit törenlerini seyretmeleri, asker ve halkı selamlamaları için yaptırılmış bir köşk. Bu nedenle köşke aynı zamanda “Selam Köşkü” denmesine vesile olmuş. XVI. yüzyılda aynı yerde ahşap bir köşk bulunmaktaymış. Köşkün bugünkü yapısını 1819-1820 yıllarında Sultan II. Mahmut yaptırmış.
Alay Köşkü, ampir üslubu ile yapılmış üç katlı kagir bir yapı. Köşkün ahşap olan dış cephesi mermer ile kaplanmış. Gülhane Parkı’na bakan iki kanatlı iki kapısı ile on dört adet penceresi bulunmakta.
Dolmabahçe’nin yapımında sonra; Alay Köşkü, görevini Dolmabahçe Sarayı içerisinde yer alan Pembe Köşke devretmiş.
Alay Köşkü yeni görevine Telgrafhane olarak devam etmiş. Telgrafhane taşınınca da bir süre boş kalmış. 1938’de Topkapı Sarayı Müdürlüğü’ne bağlanmış. Köşk, kapsamlı bir tadilata geçirilmiş. 1959-1960 yılında tekrar tadilata giren köşkün sonradan eklenen ahşap katları ve bölmeleri kaldırılmış.
Alay Köşkü, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından, 12 Kasım 2011 tarihinde Ahmet Hamdi Tanpınar Edebiyat Müzesi ve Kütüphanesi olarak tekrar hizmete açılmış. İyi ki diyorum… Sanki yıllarca kütüphane olmayı beklemiş gibi! İçeri girdiğinizde o güzel, mutluluk veren enerjiyi hissetmemeniz mümkün değil.
Gülhane Parkı – Aşık Veysel
Aşık Veysel (Veysel Şatıroğlu), 1894 yılında Sivas’ın Şarkışla ilçesine bağlı Sivrialan köyünde doğmuştur. Türk Edebiyatı’na ölümsüz eserler kazandırmış önemli bir halk ozanı.
“Uzun ince bir yoldayım, benim sadık yârim kara topraktır, dostlar beni hatırlasın” gibi muhteşem eserlerini hatırlamayan yoktur sanırım.
İşte Gülhane parkına girdiğinizde Aşık Veysel’in heykelini görüp onu ve eserlerini hatırlıyorsunuz ama “acaba burada olmasının bir öyküsü var mı?” diye de düşünüyorsunuz.
Ünlü ozan Aşık Veysel, 1973 yılının mart ayında hayatını kaybettiğinde, Hürriyet gazetesi yurt çapında bir kampanya başlatmış ve toplanan para ile de Aşık Veysel heykeli yaptırılmış. Aslında heykelin Sivas Hükümet Meydanı’ndaki Selçuklu Parkına konulması düşünülmüş. Ama maalesef bazı çevreler karşı çıkmış. Heykel, 1973 yılının kasım ayında düzenlenen törenle İstanbul’daki Gülhane Parkı’na konulmuş.
Ölümünden 47 yıl sonra da Aşık Veysel’in, şapkası ve sazının simgeleştirildiği anıtının Sivas’ta Alibaba Mahallesi’ne konulması da büyük ozanın memleketiyle buluşmasını sağlamıştır diye düşünüyorum.
İlk şiirini Atatürk için yazan bu büyük ozan, her yıl 21 Mart’ta Gülhane Parkı’ndaki heykeli önünde anılıyor.
İslâm Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi (Has Ahırlar Binası)
İstanbul’da Gülhane Parkı’nın içindeki Saray Sur Duvarına bitişik Has Ahırlar Binası’nda yer alır. İslam bilim tarihçisi Prof. Dr. Fuat Sezgin tarafından hazırlanarak 2008 yılında açılmıştır.
Müze, alanında Türkiye’de ilk ve Frankfurt’tan sonra dünyada da ikinci örnek olmasıyla öne çıkıyor.
“İki katlı müzenin üst katında müzeyle ilgili görsellerin izlenebildiği Sinevizyon Salonu, Astronomi, Saat Teknolojisi, Denizcilik, Savaş Teknolojisi ve Tıp Bölümü bulunur. Alt kattaysa; madenler, fizik, matematik-geometri, şehircilik ve mimari, optik, kimya ve coğrafyayla ilgili harita ve çizimlerinin sergilendiği bir alan bulunur. Müzenin bahçesinde de üstünde Halife el-Me’mun’un 9. yüzyılda yaptırdığı dünya haritasının kopyası olan yerküreyle, İbn-i Sina’nın el-Kanun fi’t-Tıbb kitabının ikinci cildinde bahsedilen tıbbi bitkilerden 26’ sının bulunduğu 2013 yılında açılan İbn-i Sina Botanik Bahçesi yer alır.”
Detaylı bilgi için:
https://muze.gov.tr/muze-detay?SectionId=IBT01&DistId=MRK
Gülhane Parkı Sarnıcı
Bizans dönemine ait önemli bir su sarnıcı. Yıllarca, biraz daha bekleyin der gibi kendini saklamış.
Gülhane Parkı’nın 1913 yılında düzenlenmesi yapılırken burada bulunan bazı antik kalıntılar dikkat çekmiş. Sarnıcın tarihi net olarak bilinmiyor. Yapı tekniğinden Justiniaus’tan daha önceki bir döneme ait olduğu düşünüldüğünden V. Yüzyılda Bizans döneminde yapıldığı düşünülmekte. Sarnıç tarihsel süreçte bir dönem akvaryum olarak da kullanılmış
Sarnıç dikdörtgen bir plana sahip ve 18×12 metre ölçülerinde ve içerisinde 12 adet sütun bulunmakta.
Günümüzde, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin restorasyon çalışmaları sayesinde sarnıç yeniden hayat bulmuş. Sanat etkinlikleri, söyleşiler ve dinletiler için hazırım der gibiydi. Sanırım yalnız kalmayı pek istemiyor.
Sarnıcın yanında, üzerinde padişah V. Mehmet Reşad’ın tuğrası bulunan, Barok stilde yapılmış bir çeşme yer alıyor.
Çeşmenin kitabesi:
Âb-ı hayâtın ayn-ı olan işbu çeşmenin
Asırlar geçti varmadı kimse farkına
Buldu emânet eyledi ihyâ müceddeden(yeniden)
Verdi hayât doğrusu Gülhâne Parkı’na
Gülhane Parkı – Gotlar Sütunu
Gotlar Sütununun ne zaman ve kim için dikildiği bilinmemektedir. Bu konuyla ilgili farklı görüşler vardır. Sütunun kaidesinde “Mağlup olan Gotlardan dolayı bu sütun dikildi” yazılıdır. Prof. Dr. Semavi Eyice yazıtın Latince olduğunu belirttikten sonra sütunun Romalı imparatorlardan birinin Gotlara karşı kazandığı zaferin ardından dikildiğini söylemektedir.
Sütun, üç basamaklı bir kaidenin üstünde yekpare sütunlu. Sütun 15 metre yüksekliğinde ve Korint üslubunda bir başlığı var. Başlığın üzerinde bir kartal figürü olduğu tahmin ediliyor.
Hagios Paulos Yetimhanesi – Gülhane Parkı
Gotlar sütunundan inerken demir parmaklıklarla çevrilmiş tarihi kalıntıları görünce biraz şaşırabilirsiniz. Burası Bizans yetimhanesi; Hagios Paulos.
2.Justinus (565-578) tarafından kurulmuş. Yazık ki parkta kalıntıların ne olduğunu anlayabilmek için hiç tabela konmamış.
Detaylı bilgi için:
https://erkmensenan.blogspot.com/2009/03/hagios-paulos-yetimhanesigulhane-park1.html
Gülhane gezinizi tek bir yoldan değil farklı yolları izleyerek güzelleştirebilirsiniz. Biraz yukarı tırmanarak farklı bir manzaraya merhaba diyebilirsiniz.
Belki de parkın kafesinde çayınızı yudumlamanın zamanı gelmiştir. Lütfen başınızı yukarı kaldırın ve kuş yuvalarını seyredin. Hemen her tür kuşu görebilirsiniz. Onların yemek taşıma telaşına da ortak olabilirsiniz.
Gülhane Parkı; tarih boyunca birçok önemli olaya tanıklık etmiş, bir parktan çok daha fazlası aslında. Bir şehrin hafızası, unutulmaz anıların belleklere kazındığı yer…
Gülhane Parkı – Tanzimat Fermanı
3 Kasım 1839: Sultan Abdülmecit döneminde, Türk tarihinde demokratikleşmenin ilk adımı sayılan Tanzimat Fermanı, Hariciye Nazırı Mustafa Reşit Paşa tarafından burada okunmuş. Bu yüzden ferman Gülhane Hatt-ı Hümayunu olarak da bilinir.
Gülhane Parkı – Harf Devrimi
Atatürk, 10 Ağustos 1928’de halka ilk kez Latin harflerini bir kara tahta üzerinde Gülhane Parkı’nda tanıtmış. Aşağıdaki fotoğraf; Başöğretmen Atatürk ve arkadaşlarının Harf Devrimi öncesi, yazı tahtasının gelmesini beklerken çekilmiş.
Fotoğraf ne kadar içten ve özel. Fotoğraftan çıkıp gelseler diye düşünmekten kendimi alamadım. Bu banklar, dönemin ahşap ve döküm malzemelerine uygun olarak yeniden üretilerek, İBB Park Bahçe ve Yeşil Alanlar Dairesi Başkanlığı tarafından Gülhane Parkı’na yerleştirilmiş. Bunu yaparken, tarihi arka planı da ortaya çıkarmış olmaları gurur verici.
Tüm okul hayatımız boyunca belleklerimize kazınan, hayranlıkla izlediğimiz aşağıdaki fotoğrafı bilmeyenimiz yoktur.
“Arkadaşlar, güzel dilimizi ifade etmek için yeni Türk harflerini kabul ediyoruz. Bizim güzel, ahenktar, zengin lisanımız yeni Türk harfleriyle kendini gösterecektir. Asırlardan beri kafalarımızı demir çerçeve içinde bulunduran, anlaşılmayan ve anlayamadığımız işaretlerden kendimizi kurtarmak mecburiyetindeyiz. Lisanımızı muhakkak anlamak istiyoruz. Bu yeni harflerle behemehâl pek çabuk bir zamanda mükemmel surette anlayacağız.”
Atatürk’ün Gülhane Parkı’nda Türk harflerini tanıtımının ardından 1 Kasım 1928’de 29 harften oluşan yeni Türk alfabesi kabul edilmiştir. Atatürk’e “Başöğretmen” sıfatı da 24 Kasım 1928 tarihinde verilmiştir. Atatürk, sadece Türk milletinin değil tüm dünyanın başöğretmenidir.
Gülhane Parkı-Sarayburnu Atatürk Heykeli
Sarayburnu Atatürk Heykelinin cumhuriyet döneminin İstanbul’da yapılan ilk Atatürk Anıtı olması, parkı gezerken sizi müthiş bir zaman tünelinin içinden geçiriyor.
Meşhur heykeltıraş Heinrich Krippel tarafından yapılan heykel, sanatçının Viyana’daki atölyesinde yapılıp dökümü Viyana’da Birleşik Maden İşletmelerinde döküldükten sonra parçalar halinde Türkiye’ye getirilmiş. 1925 yılında yapımına başlanan Heykel’in açılışı 3 Ekim 1926’da yapılmış.
Sarayburnu aynı zamanda, Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nı başlatmak için Samsun’a gitmek üzere Bandırma vapuruna bindiği yer. Ve aynı zamanda, Cumhuriyet kurulduktan sonra Atatürk İstanbul’a ilk gelişinde burada karaya ayak basmıştır.
Sarayburnu İstanbul’un en hâkim noktalarından biri ve Marmara Denizi ve Boğaz’dan gelen gemilerin görülebilmesi de önemini arttırmıştır.
Topkapı sarayının bu noktaya yakın bir güzergâhta olması, Bizantion kentinin de bu noktaya hâkim bir alanda kurulmuş olması bir tesadüf olabilir mi?
Ve Atatürk heykeli, altı okun anlamlarının yazılı olduğu taş plakaların ardından İstanbul’u seyreder.
Detaylı bilgi için:
https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/bilgi/harf-devrimi/
http://www.istanbul.gov.tr/istanbulun-koru-ve-parklari-gulhane-parki
https://www.turkiyenintarihieserleri.com/
Öyküleriyle İstanbul Anıtları (Sennur Sezer – Adnan Özyalçıner)