Akdeniz’den Toroslara Yolculuk…(2) Arykanda Antik Kenti, Elmalı

2797

Arykanda, Elmalı’da şarap tadımı…

Kenti anlatmadan önce, sarp kayaların arasından yaşama merhaba diyen bitkileri gözden kaçırmamak adına, ilk sıraya alıp öncelik verdim. Onlar, her şartta, her zaman yaşamın yeniden, yine yeniden başladığının çok güzel örnekleri…

Arykanda…

Likya Birliği’nin çok önemli şehirlerinden biri de denizden 800 mt. yüksekte arkasını sarp kayalıklara dayamış muhteşem Arykanda.

Kent, Antalya ili, Finike İlçesi, Arif Köyü sınırları içerisinde yer alıyor. Bey dağlarının güney tarafında, Şahinkaya isimli sarp kayalığın eteğinde. Kente giriş ücretli.

İngiliz araştırmacı Charles Fellows, 1838’de mezar yazıtlarına ve sikkelere dayanarak Arykanda’yı keşfetmiş. 1971 yılından itibaren kent Prof. Dr. Cevdet Bayburtluoğlu başkanlığındaki bir Türk kazı ekibi tarafından kazılmaya başlanmış ve maalesef 2010 yılında Bayburtluoğlu bir felç geçirerek görevine veda etmiş ve 2013 yılında da vefat etmiş.

Arykanda Antik Kenti’nin ismi Likya dilinde ‘Ary-ka-wanda”, “yüksek kayalığın yanındaki yer” anlamına geliyormuş. Gerçekten de isminin hakkını veriyor. Yürümekle ilgili büyük bir sorununuz yoksa sakın tırmanmaktan vazgeçmeyin. Tırmanışın bitiminde buna değdiğini göreceksiniz.

Grek planlı tiyatro 20 oturma sırasına sahip. Aynı mimar veya ustalarca M.Ö. 1 – M.S. 1’de stadion’la birlikte inşa edilmiş.

Kentteki en eski buluntular M.Ö. 5. Yüzyıla ait sikke ve çanak-çömlek parçalarıdır.  M.Ö. 2. yy.da Arykanda’nın Likya Birliğine dâhil bir şehir olarak sikke bastığını görüyoruz. Bölgede ve Arykanda’da Roma egemenliği M.Ö. 2.yüzyılın sonlarında başlıyor.

Şehrin “doğu nekropolü” olarak isimlendirilen mezar alanı, görüldüğü gibi birçoğu ayakta kalmış anıt mezarlarla dikkati çekiyor.

(Nekropol: Mezarlık)

 

Şehrin su ihtiyacı, büyük bir beceri ve su mühendisliği örneği gösteren tesislerle sağlanmış. Aykırıçay’ın çıktığı yerde sarp kaya yüzeylerine oyulmuş dört ayrı seviyedeki kanal, şehre su getiren sistemin ana hatlarını oluşturmuş.

Volkanik bir arazi üzerinde olan Arykanda depremlerden çok etkilenmiş. M.S.141 depreminden büyük zarar görmüş. M.S. 240 yılında bir büyük deprem daha yaşamış.

Doç. Dr. V. Macit Tekinalp başkanlığında devam eden kazı çalışmalarında; Pierus adında bir kişiye ait olan ve 1600 yıllık iki katlı villa kalıntıları ortaya çıkarılmış. Kazı Başkanı, çoğu antik kentte kurucularının ismi yer alırken burada yer ismi verildiğini belirtiyor ve 47 yıldan beri bölgede kazı çalışmalarının devam ettiğini söylüyor.

Arykanda Antik Kenti’nin bazı kaynaklarda “zevkine düşkün insanların yaşadığı yer” olarak bildirildiğini belirten Tekinalp, “Bu antik kentte 6 hamam bulunuyor. ‘Zevkine düşkün ifadesi’ çok sayıdaki hamamdan dolayı söylenmiş olabilir. Bir dağın yamacındaki bir kent, ulaşımı zor bir yer. Elimizde çok lüks bir yaşam olduğuna dair çok fazla kanıt yok.” diyor.

Tekinalp;

“Villanın MS 435 civarında yangınla tahrip olduğunu düşünüyoruz. Arkeolojik olarak bize ilginç veriler sundu. Yangın ve deprem yaşamış antik kentler biz arkeologlar için çok önemli. Çünkü insanların alıp götüremedikleri eşyalara ulaşabiliyoruz. Bu villayı kullanan kişinin adını da bulduk. Binanın tabanında çıkan mozaik üzerindeki yazıtta burayı kullanan kişinin bilgileri yer alıyor. Yazıtta adı geçen kişi Pierus. Pierus’un büyük bir ailesi olmalı. Ortaya çıkarılan yapı 8 büyük odası olan, yangında tahrip olduğunu düşündüğümüz bir ikinci katı da olan büyük bir villa.”

Pierus’un villası en prestijli konutlardan biri, aileye ait özel hamamları var. Aile kendisi için kullanmadığı sürelerde de ticari olarak kullanıyormuş. Ayrıca villanın manzaralı bir havuzu da varmış.

Detaylı bilgi için:

http://www.antalyamuzesi.gov.tr/tr/arykanda-orenyeri

http://www.arkeolojikhaber.com/haber-bin-700-yillik-8-odali-ve-hamamli-villa-kalintisi-bulundu-4573/

Elmalı…

Elmalı’ya doğru yola çıktığımızda; bizim ülkemizin turist çekmek için denize bile ihtiyacı yok diye düşündüm. Dünyanın her yerinden bu antik kentleri görmek için turist yağacağına eminim. Ödenek yeterli olmadığından çok az kazı yapılabiliyor. Buna rağmen, tarihin seyrini değiştirecek kazılar yapılıyor bu ülkede. Vurulan her kazma başka bir medeniyetin varlığını ortaya çıkarıyor.

Elmalı’da bağ bozumuna yetişemedik ama sonbaharın tüm güzelliklerini özümsemiş, göz alabildiğine uzanan üzüm bağlarını gezmek de güzel bir ayrıcalıktı.

Tur rehberimiz, Sayın Cüneyt Uygur, rehberliğinin yanı sıra şarap eğitimi de almış. Onun sayesinde “Gastro – Arkeoloji” diye bir bilimin olduğunu öğrendim.  Gastro Arkeoloji; eski yaşamlarda ne tür yemek ve içki kültürünün olduğunu ortaya çıkarıyor. Örneğin mayalanmış içkiler kişilere itibar sağlıyormuş. Araştırdığımda; Akdeniz Üniversitesi Arkeoloji Bölümünün bu konuda ciddi araştırmaları olduğunu öğrendim. İnşallah başka bir yazımda bu konuyu inceleme fırsatı bulurum.

Şarap üretimi de o kadar kolay değilmiş aslında. Yükseklere çıktıkça şarabın kalitesi artıyormuş. Şarap öyle sıcak havayı da sevmiyormuş. Hele gece ısısı iyice düşerse üretilen  üzümlerin şarap kalitesi iyice artıyormuş. Gündüz ile gece arasında öyle bir sıcaklık farkı oluyor ki burada üzüm hem güneşe doyuyor, hem de gece büzüşerek olgunlaşmasını tamamlıyor. 1100 rakımda dönümlerce arazi üzerinde farklı bağlarda, farklı yüksekliklerde şaraplar üretiyorlar.

Benim en çok ilgimi çeken; Likya Şaraplarının sahibi Burak Beyin tarihin izini sürmüş olması. Elmalı’nın bundan 4 bin yıl önce de Hititler ve Likyalılar tarafından şarap kenti olarak biliniyor olması çok etkileyici. Ayrıca “Likya” ismini koymaları da çok isabetli olmuş.

Şarap tadımında etiket isimleri dikkat çekici gerçekten. Şaraplarda; Podalia, Arykanda, Patara, Kızılbel gibi Likya kentlerinin isimlerinden etkilenilmesi ayrı bir güzellik yaratmış.

Şaraplar tadım için hazır 🙂

Evet şaraplar fıçılarda dinleniyor.

Şarap tadımından sonra akşam yemeğini burada yedik. Buraya özgü olan tahinli piyazın güzel olduğunu söyleyebilirim.

Elmalı’da kalacak pek fazla otel yok. Damağımızdaki tahinli piyazın ve güzel şarapların tadı ile, kalınabilir nitelikteki tek otele doğru yola çıktık.

Devam edecek…

2 YORUMLAR

  1. Sayın Güzin Eyüpoğlu,
    Gezinizi sizin ardınızdan yine sizinle gezmek, ÇOK GÜZEL.
    Sonbaharın eşsiz renk armonisinde yeniden doğuşun simgesi çiçeklerle geziye başlamak da ayrı bir mutluluk. Geçmişin gizeminde dolaşmak, yaşanmışlıklardan edinilen bilgilerle hayaller kurmak, o muhteşem villaya misafir olup, yola revan olmak…
    Ardından şarapların tarihsel isimlerle anılmasının hoşluğunu duyumsamak ve bozulan bağlara göz kırpmak…
    Gerçekten yaşayarak okumanın keyfini öylesine mükemmel vermişsiniz ki, TEŞEKKÜRLERİMİ SAYGI VE SEVGİLERİMLE, SUNUYORUM.

    • Sevgili Oya Özdemir, çok teşekkür ederim. Yazımda benimle birlikte gezdiğinizi hissetmeniz, her ayrıntıyı muhteşem yazım yeteneğinizle ifadeniz, benim için büyük bir ayrıcalık. Sonsuz sevgimle…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz