Hasankeyf

1462

Bir Hasankeyf Masalı

Batman’a bağlı, Dicle nehrinin iki yakasına kurulmuş tarihi ve ruhu olan bir ilçe. 10.000 yıl öncesine kadar giden bir tarihi ve sahip olduğu zengin tarihsel yapılar; 1981 yılında bütünüyle sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmasını sağlamış.

Hasankeyf

Hasankeyf, ‘Mağaralar Şehri’ ya da “Kayalar Kenti“ anlamına geliyor. Kayalara oyulmuş mağara şeklindeki binlerce konuta sahip. Sayıları 4 bini bulan bu mağaralar, binlerce yıldır birçok medeniyete barınma merkezi olmuş.

Asur, Med, Urartu, Pers (Sasani), Roma, Emevi, Abbasi, Hamdani, Mervani, Selçuklu, Artuklu, Eyyübi, Akkoyunlu, Osmanlı dâhil yaklaşık 40 medeniyete ev sahipliği yapan Hasankeyf, Ilısu Barajı suları altında kalacak.

Dicle üzerinde yapımı süren Ilısu Barajı ve Hidroelektrik Santrali baraj gölü nedeniyle, tüm tarihsel önemli kültürel yapılar özel sistemlerle yeni yerlerine taşınarak. Masal olacak olan bu kent için, dilden dile kim bilir ne öyküler yazılacak.

Hasankeyf’i nasıl anlatırsam duygularımı ifade edebilirim diye düşündüğümde; yüreğimdeki sızının burnuma, gözlerime, beynime doğru dağılıp tüm vücudumu kapladığını hissettim. Adeta başka bir boyutta yaşayan insanların zorla oradan çıkarılıp atılmalarına isyanımı kulaklarımın uğultusuyla tüm evrene haykırmak istedim.

Kültürü, yaşanmışlığı binlerle yıla dayanan bu şehirler, tek bir bölgeye, ulusa değil, tüm dünya insanlarına aittir.
Hasankeyf’in hücreleri yeni yerleşim yerlerine taşınırken, yazılacak öykülere maya olsun diye gözyaşlarını Dicle’ye akıtıyor…

Dicle nehri.

Süryânice Kifo (kaya) kelimesinden türetilmiş Kifos ve Cepha / Ciphas isimleriyle bahsedilmiş. Arapça, “Mağralar Şehri” ya da “Kayalar Kenti” anlamında “Hısnı Keyfa” denilmiş. Osmanlılar, Hısnıkeyf ve halk arasında Hasankeyf demişler.

Hasankeyf Kalesinin yekpare taştan olmasından dolayı çeşitli dillerdeki Hasankeyf ifadesi “Taş Kalesi” manasına gelmektedir. Hasankeyf’in ne zaman kurulduğu, şimdiye kadar karanlıkta kalmış, eldeki bilgi ve verilerin yeterli olmaması nedeniyle kuruluşu hakkındaki görüşler, bir ihtimal olmaktan öteye gitmemiştir.”

Diclenin kıyısında, zamanında medreseler, rasathane, darüşşifa ve diğer eğitim kurumlarıyla bölgenin ilim ve kültür merkeziymiş Hasankeyf.


Yerli rehber Eyüp Ayhan, Hasankeyf’i ve duygularını ne güzel anlatıyor: “Biz burada çok mutlu yaşadık, bize mağara adamı gözüyle bakanlara güldük. Mağara dediğiniz yer, bizim yazın serin, kışın sıcacık yaşadığımız 4+1 evimiz, yuvamızdı”. Hatta bu mağara adamı konusunu sattıkları tanıtım kitapçığına bile bastırmışlar. “Bizi böyle görüyorlar” derken; aslında içten içe tüm ön yargılara bir meydan okuyuş, bir tiye alma hissini nezaketle size geçiriyor.

Eyüp Ayhan’ın uzun uzun anlattığı Hasankeyf anılarını büyük bir zevkle dinliyorsunuz. Karşılığı ise, bastırdıkları bölgenin kitapçıklarını satın almanız. “Bu bölgeye bir katkımız olsun” diyor da, satır aralarında yarın ne olacak endişesini taşıdığını hissediyorsunuz. Kitapçıkların muhteşem fotoğrafları Abdullah Kandemir’e ait. İyi ki vaktiyle çekmiş bu fotoğrafları da bizlerde bu fotoğraflarla bölgenin ruhunu daha çok hissediyoruz.

Hasankeyf Kalesi ( Hısno Koyfa – Kaya Kalesi ):

Yekpare taştan yapılmış ve nehirden 200 m. yükseklikte. Süryani piskoposluğunun merkezi olarak Bizanslılar tarafından yapılmış (M.S.363 ). Kadıköy Konsülü tarafından alınan bir kararla Hasankeyf’teki Piskoposluğa Kardinal unvanı verilmiş (M.S. 451 ). Bizanslıların doğuda yaptıkları en sağlam kale. Hasankeyf kalesinin iki kapısı var: Doğudaki kapıya İmam Abdullah Kapısı, Batıdaki kapıya da Sır Kapısı denilmiş.

Artuklu Köprüsü:

Yapılış tarihi bilinmiyor ancak, köprüdeki taşçı işaretleri, kabartma figürler Artuklulara ait olduğunu düşündürüyor.

Zeynel Bey Türbesi:

Akkoyunlular, 1462-1482 yılları arasında Hasankeyf’te hüküm sürmüşler. Türbe; Osmanlı İmparatorluğunun kazandığı 1473 yılındaki Otlukbeli Savaşında hayatını kaybeden Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın oğlu olan Zeynel Beye ait ve Akkoyunlu’lardan kalan tek eser olma özelliği taşıyor.

Türbe, dışarıdan silindirik ve içeriden sekizgen iki katlı bir yapıya sahip. Azerbaycan ve Türkistan yöresi mimari özelliklerini Anadolu’ya taşımış ve bu özelliği yapıyı ayrıca kıymetli kılıyor. Gövde süslemeleri, çini mozaikleri eşsiz özellikler taşıyor.

Zeynel Bey Külliyesi, 3 medrese, 1 imaret, 1 türbe, 1 han ve Dicle kenarına yapılmış bir hamamdan oluşuyor. Bu yapılar, Artuklu, Akkoyunlu ve Osmanlı devirlerine ait.

Er Rızk Cami:

Günümüze ulaşan Eyyubi Dönemi eserlerinden. 1409 yılında Eyyûbi Hükümdarı Sultan Süleyman tarafından yaptırılmış. Caminin ibadet yeri heyelan sonucu yıkılmış. Kitabenin altında bitkisel süsler içinde Allah’ın 99 ismi yazılmış. Minaresi çift yollu ve gövdesindeki geometrik bezemeler ve kufi hatlı Arapça yazıların çok güzel olduğu belirtilmiş.

İmam Abdullah Zaviyesi:

Hz. Muhammed’in soyundan geldiğine inanılan ve yöre halkı tarafından büyük saygı gösterilen İmam Abdullah’a ait zaviye ve türbenin etrafında zamanla gelişen bir külliye konumundadır. 

Büyük Saray (Roma Dönemi Askeri Garnizonu):

Roma döneminde garnizon amaçlı kullanılan yapının, Artuklu ve Eyyubi döneminde saray olarak kullanıldığı düşünülmektedir. Sarayın ne zaman yapıldığı konusunda herhangi bir kitabe bulunmamaktadır. Ancak Roma dönemi askeri garnizonu olduğu plan ve mimari özelliğinden anlaşılmaktadır.

Hasankeyf’e elveda derken söylemek istediğim son şey; tüm bu kültürel mirasımızı maket üzerinde yerleştirir gibi sağa sola taşırsınız da ruhunu taşıyamazsınız.

Sonuç olarak, taşınınca nasıl görünecek acaba diye sorarsanız, ben de bir soruyla cevaplayabilirim: Sizin kolunuzu, bacağınızı, kafanızı olduğu yerden koparıp düz bir alana yerleştirseler nasıl görünürse öyle görünecek. Ve orada ruhunu ararken bedeniniz; hücreleriniz kanayacak içten içe…


Detaylı Bilgi:

“https://batman.ktb.gov.tr/”
“http://batmankulturenvanteri.org/”
“https://tr.wikipedia.org/wiki/Hasankeyf”
“http://www.hasankeyf.gov.tr/” 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz